Yapılan araştırmaların bir kısmında, bireysel problemler için bir danışmana başvuran kişilerin neredeyse %60ının yardım alma nedenlerini “evlilik veya ilişki problemleri” olarak tanımladıkları tespit edilmektedir. Buna rağmen evlilik danışmanlığı ve buna bağlı yaklaşımlar psikoloji literatürü içinde diğer terapilere göre daha yeni ve gelişmekte olan bir konumdadır.
Evlilik danışmanlığı için uygulamada pek çok kuram, okul, model veya yaklaşım bulunmaktadır. Psikanalitik ya da psikodinamik evlilik terapisi, nesne-ilişkileri evlilik terapisi, sistemik evlilik terapisi, bilişsel-davranışçı evlilik terapileri, duygu-odaklı evlilik terapisi okulları ya da yaklaşımları evlilik terapistleri tarafından uygulamada tercih edilen evlilik terapisi kuramlarından/modellerinden sadece bir kaçıdır.
Evlilikteki problem alanlarına, sorunların derinliğine, çiftlerin terapiden beklentilerine, terapistin uygulamada tercih ettiği yöntemlere ve hangi yaklaşımı benimsediğine bağlı olarak evlilik danışmanlığı uygulamalarında:
- Gelen çiftlere nasıl yaklaşılacağı,
- Hangi problemlere öncelik ya da ağırlık verileceği,
- Ne kadar süreceği,
- Danışman ile çift arasındaki ilişkinin ne şekilde kurgulanacağı,
- Seansların her iki eşle birlikte mi yoksa ayrı ayrı seanslar şeklinde mi sürdürüleceği gibi konular değişiklik gösterebilmektedir.
Genellikle birçok evlilik danışmanı temelde yakın durduğu bir kurama bağlı kalmakla birlikte, uygulamada çeşitli modelleri birleştirdiği entegretif ya da eklektik bir yaklaşımı tercih etmektedirler.
Genel olarak temel ve gözlenebilir farklılıklar şöyle özetlenebilir:
Çiftlerin her ikisinin birlikte alındığı seanslarla, çiftlerin ayrı ayrı alındığı seanslarla ya da süreç içerisinde hem çift hem de bireysel seansların yapıldığı şekilde uygulanabilir.
Sadece evlilikteki semptomların giderildiği kısa süreli bir terapi (8-12 seans) ya da daha derinlemesine bir çalışmayla bireysel veya kuşaklararası ilişkilerin değişiminin de hedeflendiği sonlanışın başlangıçta öngörülemediği uzun süreli bir terapi olabilir.
Seans içerisinde çeşitli yaşantısal psikoterapi tekniklerinin kullanıldığı, ödevlerin verildiği, psiko-eğitimsel süreçlerin takip edildiği, tamamen konuşmaya dayalı ya da rüyaların gündeme geldiği ve paylaşıldığı seans süreçleri tercih edilebilir.
Çoğunlukla da bu yaklaşımların pek çoğu danışmanlık sürecinde çeşitli şekillerde gündeme gelebilirler.
EVLİLİK DANIŞMANI/TERAPİSTİ SUÇLU ARAMAZ!
Bazı durumlarda eşler suçlanacakları, yargılanacakları, anlaşılmayacakları ya da eşlerinin tarafı tutulacak kaygılarıyla evlilik terapisine başlamayı reddederler. Hâlbuki ilişkiler en az iki kişiden oluşur. İlişkideki iki kişiden birinin problemleri ilişkiyi belli süreliğine olumsuz etkileyebilse de aslında ilişkinin bozulması için bir kişinin olumsuzlukları tek başına yeterli değildir. Yani bir ilişki kötü gidiyorsa bu duruma iki kişinin de katkısı vardır. Evlilik ilişkisi sadece bir kişinin katkısıyla düzelmeyeceği gibi bir kişi ile de bozulmaz. Kişilerin bazen problemin oluşumuna, bazen de problemin sürekli hale gelmesine katkısı olur.
Her şekilde sorunlu giden evlilik ilişkisinde sadece bir kişi değil, iki kişi de mutsuzdur. Dolayısıyla evlilik terapisinde hedef haklıyı-haksızı, suçluyu-suçsuzu, zalimi-mazlumu belirlemek değildir. Evlilik terapisinde terapistin görevi, çiftlerin “İlişkimizde ne oluyor da, her ikimiz de mutsuz oluyoruz?” sorusuna yanıt bulmalarına ve bu sorunların çözümü için ortak hareket edebilmelerine yardımcı olmaktır. En nihayetinde evlilik terapisinde amaç eşlerden her ikisinin de mutlu olacağı, keyif alacağı, tatmin olacağı yeni bir ilişki şekli kurgulayabilmektir.
EVLİLİK DANIŞMANLIĞI, TEK EŞİN KATILIMIYLA DA YÜRÜTÜLÜR!
Evlilik terapisinde eşlerden ikisinin birden terapiye katılımı, terapi sürecini hızlandıran, olumlu sonuçların miktarını arttıran bir durumdur. Buna rağmen evlilik terapisine eşlerden ikisinin birden katılımı bir zorunluluk değildir. Evlilik terapisi, eşlerden sadece birinin eşlik etmesiyle de uygulanabilir.
Bazen eşlerden biri evlilikteki sorunları ifade eder, diğeri evlilikte sorun olmadığını savunur. Bu durumda sorun olduğunu düşünen eş, evlilik terapisine başvurmak için eşini ikna etmeye çalışır; çoğunlukla da başarısız olur! Hatta sorunu kabul etmeyen eşi tarafından “Sorun bende değil, sende. Git sen iyileş!” benzeri suçlamalara maruz kalabilir. Bu durumda ise sorunlarını ifade eden eş için bir çifte-açmaz durumu ortaya çıkar: Evliliğindeki problemler için bir terapiste gitse, eşine karşı sorunun kendisinde olduğunu kabul edecektir. Gitmese ise mutsuzluğu devam edecektir. Aynı zamanda, “Bu evliliği kurtarmak için hep ben mi uğraşacağım?”gibi kızgınlık yaşatan bir önyargı da kendi içinde evlilik problemleri için bir terapiste başvurma kararını geciktirir.
Bazı evlilik problemleri yaşanan gelişimsel dönemle ya da yaşamın kattığı streslerin etkisiyle artış gösterebilir. Bu tip sorunlarda zamanla sıkıntıların azalmasına rastlanır. Ancak bunun dışındaki problemlerde, özellikle de gereğinden fazla uzadıysa, zaman ilişkilerde düzelmeye değil tam tersine daha farklı, çözümü zor başka problemlerin eklenmesine ve eşlerin birbirlerinden tamamen uzaklaşmasına yol da açabilir. Bu durumdan da sadece evlilik değil, kişiler ve ailedeki diğer üyeler de çok olumsuz etkilenir.
Bu noktada evliliğindeki sorunlar nedeniyle mutsuz olan kişinin ÖNCE KENDİNİ VE KENDİ İHTİYAÇLARINI DÜŞÜNEREK bir evlilik terapistine başvurmasında fayda vardır.
TEK KİŞİNİN KATILIMI EVLİLİK SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNE NASIL KATKIDA BULUNUR?
Danışmanlık için başvuran eş, sorunlarının çözümsüz olmadığına dair iç görü geliştirir.
Evlilikte sorunlar yaşanırken, sorunları tanımlayabilmek de, ifade edebilmek de, bu belirsizlik içinde çözümünü bulabilmek de çok zordur. Danışma sürecine başlayan eş için sorunun adı konulabilir, net bir şekilde tanımlanabilir ve ifade edilebilir hale gelir. Böylece sorunların çözümleri de daha görünür hale gelir.
İlişki içindeki kendimizi görmek, ilişkideki ötekini görmekten daha zordur. Çoğunlukla terapiye başlayan eş, sorunların oluşumunda ve sürekliliğinde kendi payını görebilir hale gelir. Kişinin kendi payını görebilmesi, “Senin hatan!” etrafında dönen çözümsüz tartışmalar yerine iki kişinin de ilişkinin çıkmazlarındaki kendi paylarına daha rahat bakabilir olmasına yardımcı olur. En azından, terapiye başlayan eş kendi üzerine düşen değişimi yapabildiğinde diğerinin de kendi payına bakmasını ve değiştirmesini zorunlu hale getirir.